Uzak diyarlarda, yemyeşil ormanların derinliklerinde sihirli bir ağaç varmış. Bu ağacın adı Dilek Ağacı’ymış. Efsaneye göre, iyi kalpli bir çocuk bu ağaca dileğini fısıldarsa, Orman Perisi dileğini yerine getirirmiş.
Bu ormanda yaşayan Elif, yardımsever ve sevgi dolu bir kızmış. Ancak son zamanlarda kasabasında herkes mutsuzmuş. Çünkü büyük bir kuraklık olmuş, ne çiçekler açıyor ne de dereler akıyormuş.
Elif, kasabanın yeniden canlanmasını dileyerek Dilek Ağacı’nı bulmaya karar vermiş.
Elif, sırtına küçük çantasını alıp büyülü ormana doğru yola çıkmış. Yol boyunca cik cik öten kuşlar, renkli kelebekler ve sevimli sincaplar ona eşlik etmiş.
Sonunda dev gibi parlayan bir ağacın önüne gelmiş. Ağacın dallarından ışıklar süzülüyor, yaprakları altın gibi parlıyormuş.
Elif, nazikçe ağacın gövdesine dokunup fısıldamış:
“Sevgili Dilek Ağacı, kasabamıza su getir ki, çiçekler açsın, herkes mutlu olsun!”
Birden hafif bir rüzgâr esmiş ve bembeyaz ışıklar belirmiş. Tam o anda Orman Perisi ortaya çıkmış!
Parlak kanatlı, zarif bir peri gülümseyerek Elif’e bakmış:
“Elif, sen bencilce bir dilek değil, herkes için güzel bir şey diledin. İşte bu yüzden dileğin kabul olacak!”
Peri, sihirli değneğini sallamış ve gökten yağmur damlaları inmeye başlamış. Kurumuş ağaçlar canlanmış, dereler coşkuyla akmış, çiçekler tekrar açmış.
Kasaba halkı, yağmuru görünce sevinçle şükretmiş.
Elif, kasabasına döndüğünde herkes ona teşekkür etmiş. Artık kasaba yemyeşil, insanlar ise mutlu ve umut doluymuş.
Ve o günden sonra Elif, gerçek sihrin kalpten gelen iyilik olduğunu anlamış.