Bir varmış bir yokmuş.
Yeşil tepelerin ardında, masmavi gökyüzünün altında Renkler Ülkesi adında bir köy varmış. Bu köyün en güzel yanı, gökyüzünde her akşam beliren parlak gökkuşağıymış. Fakat bir gün gökkuşağı birden kaybolmuş. İnsanlar şaşırmış, kuşlar sessizleşmiş, çocuklar üzülmüş.
Köyün en meraklı çocuğu olan Defne, gökkuşağını geri getirmek için yola çıkmaya karar vermiş. Çünkü dedesi ona yıllar önce şöyle bir sır anlatmıştı:
– “Gökkuşağının ışığını koruyan Gökkuşağı Anahtarı vardır. O anahtar kaybolursa renkler de kaybolur.”
Defne önce ormana girmiş. Ağaçların arasında konuşan Bilge Baykuş karşısına çıkmış.
– “Anahtarı bulmak istiyorsan önce kalbindeki cesareti göstermelisin.” demiş.
Defne biraz korksa da yola devam etmiş. Çünkü kalbinde büyük bir umut varmış.
Bir süre sonra karşısına parlak bir nehir çıkmış. Nehirde küçük bir balık ağlara takılmış. Defne balığı kurtarmış ve balık sevinçle ona altın bir pul vermiş.
– “Bu pul, iyiliğin sembolüdür. Anahtarı bulmana yardım edecek.” demiş.
Defne yolun sonunda yüksek bir dağa varmış. Zirveye tırmandığında Gökkuşağı Anahtarını bulmuş. Ama anahtar ağırmış, tek başına taşıyamamış. O sırada kurtardığı balık, bilge baykuş ve yol boyunca tanıştığı dostları yanında belirmiş. Hep birlikte anahtarı kaldırmışlar.
Anahtar gökyüzüne yükselmiş, birden tüm gök yeniden renklerle dolmuş. Gökkuşağı köyün üzerine açılmış. Çocuklar sevinçle koşmuş, kuşlar şarkılar söylemiş.
Defne’nin cesareti, iyiliği ve dostluğu sayesinde köy yeniden ışığa kavuşmuş.