Ada, deniz kenarındaki küçük kasabada yaşayan meraklı bir kızdı. Her gece penceresini açar, gökyüzünü seyrederdi. Bir akşam, gökyüzündeki en sevdiği yıldızın kaybolduğunu fark etti. O kadar çok şaşırmıştı ki nefesi kesildi. Ertesi sabah kasabanın bilgesine gitti. Bilge, “O yıldız kaybolursa gecelerimiz karanlık olur. Onu ancak cesur biri geri getirebilir,” dedi. Ada derin bir nefes aldı ve kararını verdi. O gece, bir pusula ve küçük bir fener alarak yola çıktı.
İlk durağı kasabanın arkasındaki ormandı. Ay ışığı yaprakların üzerine düşüyor, onları gümüş gibi parlatıyordu. Ağaçların arasından bir baykuş uçup önüne kondu. “Kendi yolunu bulmak için önce sorunu anla,” dedi ve kayboldu. Ada, bu sözleri aklında tutarak yürümeye devam etti. Çok geçmeden gümüş gibi parlayan bir nehre ulaştı. Elleriyle suya dokunduğunda suyun üzerinde bir harita belirdi. Harita onu Rüzgar Tepesi’ne götürüyordu.
Rüzgar Tepesi’ne vardığında karşısına iki yol çıktı. Biri düz ve kolay görünüyordu, diğeri ise zorlu ve rüzgarlıydı. Ada bir an durdu, ama haritanın parlayan ışığı zorlu yolu işaret ediyordu. “Merak en iyi fenerdir,” dedi kendi kendine ve zorlu yola adım attı. Rüzgar öyle sert esiyordu ki saçları havada savruluyor, adımlarını atmakta zorlanıyordu. Ama o yılmadı. Birden fırtına durdu, önünde kayıp yıldız belirdi. Yıldız sanki ona gülümsüyordu.
Ada yıldızı elleriyle tuttu ve gökyüzüne fırlattı. Yıldız yerine yerleştiği anda bütün kasaba aydınlandı. Pencereler açıldı, insanlar sevinçle ona el salladı. Ada, hem merakı hem de cesaretiyle kasabaya ışığı geri getirmişti. O günden sonra ne zaman yeni bir sorunla karşılaşsa, “Merak en iyi fenerdir,” diyerek cesaretle çözüm aradı.