Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yoksul ama neşeli, zeki ve kurnaz Keloğlan yaşarmış. Annesiyle küçük bir kulübede yaşayan Keloğlan, hem yardımseverliği hem de keskin zekâsıyla köyde herkesin sevgisini kazanmış. Ama onun en büyük özelliği, hayal gücünün sınırsız olmasıymış. Gökyüzüne bakınca bulutlardan saraylar, yıldızlardan büyülü ülkeler kurar, ormanda yürürken ağaçların ona fısıldadığını hayal edermiş.
Bir gün, köyde büyük bir kuraklık başlamış. Tarlalar kurumuş, dereler çekilmiş, ağaçlar yapraklarını dökmüş. Köy halkı ne yapacağını bilemez hale gelmiş. Keloğlan, bu duruma bir çare bulmak için yollara düşmeye karar vermiş.
Keloğlan, yanına küçük bir azık torbası alıp, köyün dışındaki büyük ormana doğru yola çıkmış. Günlerce yürümüş, dereleri aşmış, dağları tırmanmış. Sonunda, ormanın derinliklerinde, gövdesi altın renginde parlayan, dallarında ışık saçan meyveler bulunan bir ağaç görmüş.
Tam da o sırada, ağacın dibinde duran yaşlı bir bilgeyle karşılaşmış. Bilge, uzun sakalı ve ışıldayan gözleriyle Keloğlan’a bakıp gülümsemiş:
“Hoş geldin, Keloğlan. Bu, Hayal Ağacı’dır. Onun meyvelerini yiyen, hayallerini gerçeğe dönüştürebilir. Ama bu ağacın tek bir kuralı vardır: Sadece hayal gücü güçlü ve kalbi temiz olanlar meyvesini koparabilir.”
Keloğlan, heyecanla ağacın dallarına uzanmış ama meyveye dokunduğu anda büyülü bir ışık yayılmış ve ağaç ona bir bilmece sormuş:
“Hayal gücü olmayan bir insan neyi göremez?”
Keloğlan bir an düşünmüş, sonra gözleri parlamış:
“Görünmeyeni! Çünkü hayal gücü olmayan biri, yalnızca gözleriyle gördüğüne inanır, oysa en büyük gerçekler bazen sadece kalple görülür.”
Bunu duyan ağaç, altın rengindeki en büyük meyvesini Keloğlan’ın avuçlarına bırakmış. Bilge adam gülümseyerek başını sallamış:
“Şimdi, köyüne dön ve bu meyveyi halkınla paylaş. Göreceksin ki her şey değişecek.”
Keloğlan, meyveyi büyük bir özenle alıp köyüne dönmüş. Meyveyi annesi ve köy halkıyla paylaşmış. O anda köyde bir mucize yaşanmış!
- Kurumuş tarlalar yeniden yeşermiş,
- Dereler tekrar akmaya başlamış,
- Ağaçlar yemyeşil olmuş ve gökyüzü pırıl pırıl parlamış!
Köy halkı, Keloğlan’a minnetle bakarken, bilge adamın sesi rüzgarla yankılanmış:
“Hayal gücü olan insanlar, dünyayı değiştirebilir!”
O günden sonra, köyde kimse umutsuzluğa kapılmamış. Herkes, hayal kurmanın ve inancın en büyük güç olduğunu anlamış.
Ve Keloğlan, zekâsı, cesareti ve hayal gücüyle yeni maceralara atılmaya devam etmiş…