Bir varmış, bir yokmuş.
Uzak bir köyde kocaman, dalları gökyüzüne uzanan yaşlı bir elma ağacı varmış. Bu ağacın meyveleri o kadar tatlıymış ki, çocuklar her gün onun gölgesinde toplanır, oyun oynarmış. Ama köydeki çocuklar elmalar için hep kavga eder, birbirleriyle paylaşmazlarmış.
Bir gün ağaç dile gelmiş:
– “Sevgili çocuklar, dallarımdaki elmalar kavga için değil, mutluluk için var. Paylaştığınızda her bir elma size ayrı bir tat verecek.”
Çocuklar önce anlamamış. Ama içlerinden en küçükleri, Zeynep, dalından kopardığı elmayı ikiye bölüp arkadaşına vermiş. İkisi birlikte yerken elmadan parlak bir ışık çıkmış. Ağaç sevinçle gülümsemiş:
– “İşte gerçek tat budur. Paylaşmak, elmayı tatlı, kalbi mutlu yapar.”
O günden sonra çocuklar elmalar için kavga etmeyi bırakmış. Herkes sırayla dallardan almış, birbirine ikram etmiş. Köyde huzur çoğalmış, elma ağacı da her yıl daha çok meyve vermeye başlamış.