Mert, bilime ve keşiflere meraklı bir çocukmuş. En büyük hayali zamanda yolculuk yapmakmış! Bir gün odasında kitap okurken parlak bir ışık belirmiş. Işık kaynağını incelediğinde, eski bir sandığın içinde parlayan bir saat bulmuş.
“Bu sıradan bir saat olamaz!” diye düşünmüş.
Saatin üzerinde küçük bir düğme varmış. Merakla düğmeye basınca bir anda her şey dönmeye başlamış ve Mert gizemli bir zaman tüneline girmiş!
Gözlerini açtığında kendisini dev mamutların ve ilkel insanların olduğu bir ormanda bulmuş! Mağara adamları, Mert’i görünce korkmuşlar ama Mert gülümseyerek onlara el sallamış.
“Merhaba! Size yardım edebilirim!”
Mert, mağara adamlarına ateş yakmayı ve basit taş aletler yapmayı öğretmiş. İnsanlar çok mutlu olmuş ve Mert’e teşekkür etmek için bir taş kolye hediye etmiş.
Tam o sırada saat titremeye başlamış ve Mert tekrar zamanda yolculuğa çıkmış.
Bu kez yüzlerce yıl sonrasında, uçan arabaların olduğu bir şehre gelmiş! İnsanlar robotlarla konuşuyor, akıllı şehirlerde yaşıyormuş.
Mert, bir bilim insanıyla tanışmış. Bilim insanı ona:
“Bizim için yeni bir fikir lazım, teknoloji çok gelişti ama hayal gücümüz azaldı!”
Mert, onlara eski zamanlardan öğrendiği basit ve doğal çözümleri anlatmış. İnsanlar doğa ile teknolojiyi birleştirmenin önemini fark etmiş.
Tam teşekkür ederlerken saat yine titremiş ve Mert evine geri dönmüş.
Mert, artık zamana yolculuk edebileceğini biliyormuş! Ama en büyük keşfi, geçmişten ve gelecekten öğrendiği bilgileri birleştirmenin ne kadar önemli olduğunu anlamak olmuş.
“Belki de en büyük macera, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için öğrenmek!” diyerek yeni kitaplarını okumaya başlamış.
Yorum yaz